29 Mayıs 2024 Çarşamba

Çantada Bir İntihar İpi

Gittikçe köşeye sıkışıyor insancık

Herkesin elinde iki ihtimalli zar

Herkesin omzunda bir başkasının verdiği hüküm

Kötüye kötülüğün kötü olduğunu anlatacak bir dile ihtiyaç var

Yoksa herkesin çantasında, mutlak bir intihar ipidir ölüm


21 Mayıs 2024 Salı

Oysa

Oysa ne çok ihtiyacımız var

Denizin durgunluğuna

Çünkü fırtınalar

Çöpler, kırık dallar 

Ve unutulmuş cesetler bırakır kıyılarımıza

Her şeye rağmen umudum dipdiri 

Lakin ömrüm kısa

Geç Gelen Yağmur

Burada yağmur yağıyor

Üstüne üstlük hava buz gibi soğuk

Bir kedi büzüşmüş merdiven dibinde

Ben iki sokağın kesiştiği yerdeyim

Saçağın altında da ürkek bir kuş

Aralıksız yağmur yağıyor

Yapraklarımsa çoktan kurumuş

Yalancı Bahar

Bir gün o hikayenin

Giriş cümlesini yeniden yazdık seninle

"Vakit geçiyor hadi yaşayalım"

Uyanmıştık apansız

Yalancı çiçekler açmış baharın orta yerinde

Kulaklarımızda tiz bir İsrafil borusu


Bu şehrin izbe bir sokağından

Yayıldı evrene

O inatçı menekşenin keskin kokusu


Herkes tedirgin herkes panik bizim gibi

Bizim gibi

Herkesin avuçlarında kocaman bir yanılgı

Kazısak ta

Kaldı içimizde geçmişin sökülemeyen tortusu

Kocaman bir yumru şimdi gırtlağımızda

O hikayenin

Bitiş cümlesinin yazılacağı korkusu




Kadın, Balık ve Ebemkuşakları

İçinde sonsuz bir suya karışma özlemiyle

Denize bakıyor kadın

Beton ayaklı çelik halatlı bir köprünün üstünden

Kocaman şehirde karınca gibi insancıklar

Utanmıyorlar öteki yüzlerinin aleniliğinden


Balıklarda oltaya takılma müsaitliği

Kadının elinde çakmak

Kadının içinde balık olma özlemi 

Öyle böyle değil

Bu çağda bu acıya yalnızca çocuklar ve kediler müdahil


Tutuşturuyor kadın çakmağı

Ufukta yay gibi yükseliyor 

Dokuz renk dokuzu kardeş bir ebemkuşağı


Bu saatten sonra şehre

Ya bu balıklar ya da kadın fazlalık

Su yanar mı hiç yanıyor işte

Şimdi kadın suyun içinde küçük kara bir balık


Eylül 2022 Meriç 

20 Mayıs 2024 Pazartesi

Konstantinopolis'te Çocuk


Bir pencereden

Önce denize dokundu çocuk

Maviye dönsün diye kentin karanlığı

Sonra öptü Konstantinopolis'in 

Kırılmış tüm taşlarını ayrı ayrı

Önünde minare, sağında kilise

Solunda havra

Duası kanatlarında 

Bir Zümrüdüanka'nın

Elbette ulaşacaktır Tanrıya


O Zaman

Yorganımın ayaklarıma denk düşmediği zaman Açlığın uykuya döndüğü Utancın hin gülüşlerin mengenesinde öldüğü zaman Kitaplığın önündeki solgu...