18 Mayıs 2018 Cuma

Uykudaki Direniş

daracık bir sokakta
gecenin bir yarısından biraz daha sonra
üstümde direniş elbiseleri
taşı tutuyorum avuçlarımda

polis bana kaç yazar
şeytan geçmiş benim üstümden

uzaktan şarap kokusu gelir burnuma
devirsem bir şişe daha ne çıkar
devirmesem uyanacağım işte

daracık bir sokakta
son vapurun sireninden çok önce
yoksulum kirliyim maviyim
ve ölümü eritiyorum dudaklarımda

21052007

Ak Sakallı Dedeyi Vurdular

Elleri kesilmiş insanlığın
Kan yağmakta usulca korkak yüreklere
Yorgunluğun terleri silinmiş
Bu ağızlardaki baharın türküsü
Güneş ha çıktı ha çıkacak ufuktan
Umutlar sinmekte gözbebeklerine
Rüyalara girmeye başladı aksakallı dede
Aydınlık gelecekler kapıda
Aşk kan kokusundan yakın
Tam ayak ucumuzda işte
Nedendir bilinmez
Karardı dört yan
Aşklarsa kana bulandı
Güneşi de daha doğmadan kaçırdılar
Koşun ey halkım koşun
Etimizden yaptıkları silahlarıyla
Ak sakallı dedeyi de vurdular

Sevmek İster Sabır

kuşlar uçurdum hayata dair senin taraflarına... 

topraksa, yollar aşılmaz kolay kolay

sabır ister sevmek, ve sevmek ister sabır...

kuşlar uçurdum düşlere dair senin taraflarına...

kapalıysa kapılar eğer tümüyle aşka,

ne yolu biter bu kurak toprağın

ne yolu başlar içini kemirip duran bu deli sevdanın...

sabır ister sevmek...

ve sevmek ister sabır....

kuşlar uçurdum bana dair senin taraflarına...

duydun mu seslerini...


08112005
ergin bozkurt

Deli Devinimlerim

karşılığı yok bu kaybedişlerin 
ışıklar söndüyse sokağın başında
ve demir aldıysa son vapur limandan
yoktur dönüşü gidenin
bakma ve iç çekme ardından

bittiyse bitmiş
yıkıldıysa kaleler yıkılmıştır
karşılığı yok bu tükenişlerin

düşlerimi yokluğuna kilitleyip çıktım
bilmem belkide ondandır
bu deli devinimlerim...


08092006
ergin bozkurt

Kelebek Hikayeleri

yıllarla seviştirdim
karanlığa kanayan gözü yaşlı bedenimi...

kendimle bölüştüğüm
kurak çığlıklarımdı hep...

...

gece büyür şimdi
kızılcık şarabı olur sevdalar içimde...

içim bulanır
hastalıklı aşklar dolanır mabedime...

nazenin kelebek hikayelerinde
usul usul büyür ölüm...

ama kovamam sensindir saçlarını savurup gelen
yokluğuyla birlikte kapıma...


02112004
ergin bozkurt

Savaş Çocukları

su içmeye iner
özgürlüğün mavi yanlarından
kara kuru savaş çocukları

bir ülke nasıl düşer bilirsin
kenevir büyütür ceplerinde
ihanete sığınmış siyah yüzlü adamlar

ruhsuz katliamlar arasında
uzanmıştır ellerin tanrıya
yalansız karşılıksız

avuçlarında
kandan kırmızı kurak dualar

su içmeye iner
barışın kanatsız kuşları

ruhları çığlık bedenleri kan içinde
çocuklar görürüm gözlerinde

ne yaparsan yap durmuyor bombalar
yetmemiş işte dualar
tanrının kutsal mertebesinde


08082006
ergin bozkurt

Eflatun Güzeli

şimdi şöyle çıksam
yola vursam kendimi
yürüsemgüneşin altında terleye terleye.
türkü söyleye söyleye

arabalar geçse yanımdan

kamyonlar traktörler taksiler
gürültüyle ve zehirle geçseler yanımdan
zehirlemeden yüreğimi

sonra ilk gelen dolmuşa binsem

desemki bir tam huzur alır mısın kaptan
bırak üstü kalsın.
Sana da nasip olsun ucundan kıyısından

dayasam başımı cama

akıp giden yaşamı seyretsem
sonra ben akıp gitsem takılmadan kötü olan hiç birşeye

insem kapının önünde

bir elimde papatya demeti bir elimde yüreğim
öyle serkeş
öyle savurgan
öyle yorgun dayansam kapına...

desem ki ben geldim eflatun güzeli

aç kapını ben geldim
bir bardak su bir tas çorba içmeye
kollarına dolanmaya
gözlerine sarılmaya geldim
ben geldim eflatun güzeli
aç kapını


Sana Dokunduğumda

arşa dokunuyorum sana dokunduğumda
asırlardır kapalı tuttuğum tapınak kapıları aralanıyor
tam ortasında gül rengi bulutlarımın

denizlere kafa tutmak geliyor içimden
kanatlarımı usulca koynuna bırakmak
herkes sana sığınacakmış gibi duruyor
çekiniyorum

menekşe tarlalarında büyütüyorum
hüzünbaz kokusunu saçlarının

tanrıya dokunuyorum sana dokunduğumda
ibadetler anlamını yitiriyor
bir bir ölüyor tanrılar tanrıçalar
yalnızca sen kalıyorsun metruk sunağımda
ölümsüzleşiyor nefesindeki büyü

bir ütopyaya aşık olmak geliyor içimden
gözlerimi gözlerinde yakmak
dünya avuçlarında ıtrileniyor
ben utanıyorum …

24122007

Doğarmış

Güneş de doğarmış
Bilmezdim
Tomurcuk verirmiş çiçek
Boy verirmiş fidan
Deniz kokarmış hava
Bir şarkı sözünden
Bir gülüşten
Yağmur damlasından
Kahve kokusundan
Bir sabah şarkısından
Bazen merhabadan
Bazen hoşçakaldan
En çok ihtimallerden
Doğarmış  güneş

17 Mayıs 2018 Perşembe

Fidan III

Nisan gebeyken mayısa karnı burnunda
Asmadan emekçinin pankartlarını meydanlara boy boy
Asmadan dilekleri daha gül dallarına

İçimiz bayram yeri,  
Ellerimiz terli,
Bir gözümüz kapı da bir gözümüz sokakta
Beklerken işçi kafilelerinin meydanlara doluşmasını

Yarıldı toprak en anaç haliyle
Ve Uzandı bir fidan, mavi göğe 
Çehresi anamın deyişi ay gibi tekerek
Teni, buğday tarlasında gün görmeyenlerin hatırına kavruk
Özlemiş gibi devrimi, nasıl da aceleci, nasıl da ürkek…

Açılmadan daha sürgülü kapılar
Merhaba çığlığın düştü önce kulağıma,
Ardından yüzüme,  gelişinin o eşsiz tebessümü,
Dolanıyor işte birbirine ayağım elim

İşte şimdi kızım,
Şimdi meydanlar bizim

Fidanlarımızı darağacında asanlara inat
Gül dalları da, güller de, dilekler de bizim
Kucaklayacağız koca bir Çınar gölgesi gibi
Alnında ter, içindeki yangın biriktirenleri
Umut bizim, hayat bizim, inanç bizim

(Kızım Doğa Simya'ya Üçleme)

17052018





O Zaman

Yorganımın ayaklarıma denk düşmediği zaman Açlığın uykuya döndüğü Utancın hin gülüşlerin mengenesinde öldüğü zaman Kitaplığın önündeki solgu...