21 Kasım 2022 Pazartesi

kelam düşman eylemiş heceyi

 kı-zıl od-a dön-müş i-çim sön-mü-yor (11)

dert-le-rim dü-ğüm ol-muş çö-zül-mü-yor (11)

ben i-çe-ri ben öl-müş di-ril-mi-yor (11)

kırk bir top-rak at-sam da gö-mül-mü-yor (11)


ge-ce be-ni bi-lir ben de ge-ce-yi (11)

gü-ne küs-tüm gö-re-me-dim ha-le-yi (11)

ke-lam düş-man ey-le-miş her he-ce-yi (11)

kırk sa-tır da yaz-sam hiç o-kun-mu-yor (11)



Kırlangıç Direnişi (Şarkı)

Kırdılar kırlangıcın kanatlarını 12
Fırtınalı gecede sabaha karşı 12
Girdiler gelincik tarlalarına 12
Kapkara sakalları postallarıyla 12

Uyandırdılar hep uyuyan devi 11
Şimdi her kapı bir direniş evi 11
Sokaklar caddeler alev alsa da 11
Bahara çevirecekler her yeri 11

Direniyor kadınlar 7
Direniyor çocuklar 7
Kaçacak delik arasın 8
Kara kalpli mollalar 8

Güneş yine doğacak 7
Uçacak kırlangıçlar 7
Kadınların ellerinde zeytin dalı 12
Zeytin dalına konacak kırlangıçlar 12



 

10 Kasım 2022 Perşembe

Paradoks

bir yandan bu belirsizlikler

bir yandan bu belirsizliklerin cazibesi

bir yandan bu belirsizliklerin cazibesinin  insanı diri tutuculuğu

bir yandan bu belirsizliklerin cazibesinin  insanı diri tutuculuğunun getirdiği yorgunluk

bir yandan bu belirsizliklerin cazibesinin  insanı diri tutuculuğunun getirdiği yorgunluğun üstüme yüklediği ağır yalnızlık arması

Tüm bunları haldır haldır çalışırken düşlemem, kedimin bir yün yumağını gerçek sanması

Çok garip yalnızlığın baki, ölümün en belirgin şey olması




Yeni Gün

Peygamber çiçeğinin taç yapraklarında 

Karanlıklardan çıkıp geleyim de

Bir merhaba diyeyim diye bekliyor yorgun güneş

Zaman şimdi elimde fırından yeni çıkmış bir simit

Yürüyorum yukarıya taşlı tarladan

Uzaklardan köpek havlamaları geliyor

Sıcacık dumanı üstünde bir çay gibi, göğsümde büyüyen umut

Bulutların arasından hemen seçiyor seni gözlerim 


Bir arı tereddütsüz günebakan çiçeğine konuyor

Yanımdan hızla geçip gidiyor bir kırlangıç

Bak kırlangıçlar da sana benziyor

Biliyorum yitirdik dünü, bir çocuğun başını bile okşamadan

Simidin susamları yerlere dökülmeden kalk gel hadi, 

Bugün de bizim, 

Bugün de güneş bize sesleniyor


 

8 Kasım 2022 Salı

Öldüğünü Bilmeyen Ölülerin Ülkesi

Zalimin çıkarttığı yangınlara su taşırken

Mazlumun kayıtsızlığında piştim ben

Öldüğünü bilmeyen ölüler ülkesi burası

Nasır tutmuştur ellerim

El verirken bir kabzımalın yüküne

Su taşıdım tek tek buğday başaklarına

Üşenmek, burun bükmek ne haddime

Tütün kuruttum, pamuk hasat ettim

Kavurulurken yüzüm güneşin alnında

Tornacı tezgahından, kaynak ateşinden

Mobilya talaşından

Denize çıkan sokaklardan,

Ormana açılan bahçe kapılarından, 

Ayağımda çizme, başımda baret

Kaldırım gören yarım pencerelerden süzüldüm maviye

Bir ceylan gibi sekerken aslanın pençesinden

Zalimin dişli düzeneğine çekicimi vururken ellerim kanlı nasır

Mazlumun pişkinliğinde taş olmaya durdum ben

Şimdi nasıl da güzel dönüyor yağlı çarklar 

Çok mesut halinden kabzımal, tornacı ve dahası

Bu kabulleniş yalnız bana münhasır değil

Çocukların sesi de yok parkta, 

Bir güzel tablo üstünde kadının gözü de

Ya da bir köpeğin kendi kuyruğu etrafında dönüp duran neşesi

Çok mesut halinden çiftçi, fırıncı, çöpçü ve daha onlarcası

Ama hiç yüzü gülen de yok

Çünkü burası öldüğünü bilmeyen ölüler ülkesi


O Zaman

Yorganımın ayaklarıma denk düşmediği zaman Açlığın uykuya döndüğü Utancın hin gülüşlerin mengenesinde öldüğü zaman Kitaplığın önündeki solgu...