11 Kasım 2024 Pazartesi

O Zaman

Yorganımın ayaklarıma denk düşmediği zaman

Açlığın uykuya döndüğü

Utancın hin gülüşlerin mengenesinde öldüğü zaman

Kitaplığın önündeki solgun ışık

Sehpadaki eski plak

Kadehteki yarım şarap öylece dururken

Kalbin orta yerinden kırıldığı

Zamanın gülmeye bir türlü yetmediği zaman

Ve o zaman

Kapısında kış bekleyen bahar göremezmiş

Kuşlar uyurken uçamazmış

Yorgunken hiç sevemezmiş insan




4 Kasım 2024 Pazartesi

En Çok Beni Terk Etti Kuşlar

Bağırıyorsunuz çılgınca

Herkes sizi dinlesin 

Size baksın diye 

Oysa en sert kışlar bende oldu

En çok beni terk etti kuşlar

Sokaklarda, yollarda hep siz varsınız

Sizin sesiniz yankılanıyor apartmanlarda, fabrikalarda, ofislerde

En önünden siz yürüyorsunuz insanlığın

Sizin ayak izleriniz takip edilsin istiyorsunuz hep

Kapıyı ilk açan siz olmalısınız

Koltuğa ilk oturan

Kahveyi ilk yudumlayan,

İlk kahkahayı patlatan 

İlk siz olmalısınız şarabın tadına bakan

Hep sizi buyur ettiler içeri bin bir hürmet

Beni sofranızdan erkanınızdan kovdular 

Oysa kuşlar en çok benden göç etti

En çok beni bağrına bastı bulutlar


Gülünüz ayan beyan, zaten gülüyorsunuz

Yok ki utanmanız, arlanmanız

Hiç yere bakmaz hiç kızarmaz yüzünüz

Ruhunuz rutubetli taşlar gibi nobran

Çünkü yazgınızı ezbere biliyorsunuz

Doğacaksınız ve öleceksiniz

Arası hiç yok 

Arası eksiksiz bir nisyan


Gülüyorsunuz sesli ve çirkince

Çünkü her biriniz ayrı bir Zeus 

Ellerinizde zincirleriniz ışıl ışıl

Ellerinizde yeni bilenmiş baltalar

Oysa zamanın bu zehir kusan devrinde

En çok kan benden aktı

En çok beni terk etti kuşlar

16 Haziran 2024 Pazar

Yarım Kalan

Kimbilir ne planları vardı

Ödenmemiş taksitleri

Onarılacak bir masa

Boyanılacaktı bir tavan bir duvar

Vakti gelmişti de haberi yoktu

İçinde binbir dert binbir tasa

Ölüverdi bir gece vakti ansızın

Kırgınlıkları yastık gibi kucağında

Masasında kaldı soğumuş yarım bardak çay

Yanında yarım kalmış şiiri

Oğlu taşıdı cenazesini

Bilmeden ömrünün en ağır yükü olduğunu

Kızı bir köşede ağladı içine içine

Karısı ölesiye hırpaladı kendini

Fark etmeden adamın koklamaya kıyamadığı saçlarını yolduğunu

Gömülmek isterdi rahmetli

Suyu eksik edilmemiş bir menekşe bahçesine

Nitekim gömdüler 

Peyzajı özenli beton mezarlığına belediyenin

Kişi başı üç kürek toprak atıldı

Okundu kişi başı üç ihlas bir fatiha

Çok şey vardı yapacağı rahmetlinin

Başucuna bırakmalık

İçli bir şiir daha yazacaktı karısına

Sarılıp koklayacaktı çocuklarını bir kere daha

29 Mayıs 2024 Çarşamba

Çantada Bir İntihar İpi

Gittikçe köşeye sıkışıyor insancık

Herkesin elinde iki ihtimalli zar

Herkesin omzunda bir başkasının verdiği hüküm

Kötüye kötülüğün kötü olduğunu anlatacak bir dile ihtiyaç var

Yoksa herkesin çantasında, mutlak bir intihar ipidir ölüm


21 Mayıs 2024 Salı

Oysa

Oysa ne çok ihtiyacımız var

Denizin durgunluğuna

Çünkü fırtınalar

Çöpler, kırık dallar 

Ve unutulmuş cesetler bırakır kıyılarımıza

Her şeye rağmen umudum dipdiri 

Lakin ömrüm kısa

Geç Gelen Yağmur

Burada yağmur yağıyor

Üstüne üstlük hava buz gibi soğuk

Bir kedi büzüşmüş merdiven dibinde

Ben iki sokağın kesiştiği yerdeyim

Saçağın altında da ürkek bir kuş

Aralıksız yağmur yağıyor

Yapraklarımsa çoktan kurumuş

Yalancı Bahar

Bir gün o hikayenin

Giriş cümlesini yeniden yazdık seninle

"Vakit geçiyor hadi yaşayalım"

Uyanmıştık apansız

Yalancı çiçekler açmış baharın orta yerinde

Kulaklarımızda tiz bir İsrafil borusu


Bu şehrin izbe bir sokağından

Yayıldı evrene

O inatçı menekşenin keskin kokusu


Herkes tedirgin herkes panik bizim gibi

Bizim gibi

Herkesin avuçlarında kocaman bir yanılgı

Kazısak ta

Kaldı içimizde geçmişin sökülemeyen tortusu

Kocaman bir yumru şimdi gırtlağımızda

O hikayenin

Bitiş cümlesinin yazılacağı korkusu




Kadın, Balık ve Ebemkuşakları

İçinde sonsuz bir suya karışma özlemiyle

Denize bakıyor kadın

Beton ayaklı çelik halatlı bir köprünün üstünden

Kocaman şehirde karınca gibi insancıklar

Utanmıyorlar öteki yüzlerinin aleniliğinden


Balıklarda oltaya takılma müsaitliği

Kadının elinde çakmak

Kadının içinde balık olma özlemi 

Öyle böyle değil

Bu çağda bu acıya yalnızca çocuklar ve kediler müdahil


Tutuşturuyor kadın çakmağı

Ufukta yay gibi yükseliyor 

Dokuz renk dokuzu kardeş bir ebemkuşağı


Bu saatten sonra şehre

Ya bu balıklar ya da kadın fazlalık

Su yanar mı hiç yanıyor işte

Şimdi kadın suyun içinde küçük kara bir balık


Eylül 2022 Meriç 

20 Mayıs 2024 Pazartesi

Konstantinopolis'te Çocuk


Bir pencereden

Önce denize dokundu çocuk

Maviye dönsün diye kentin karanlığı

Sonra öptü Konstantinopolis'in 

Kırılmış tüm taşlarını ayrı ayrı

Önünde minare, sağında kilise

Solunda havra

Duası kanatlarında 

Bir Zümrüdüanka'nın

Elbette ulaşacaktır Tanrıya


24 Mart 2024 Pazar

de ki

 ses ver oradaysan

de ki özledim seni

bileyim özlemimin karşılığı olduğunu

bileyim, atıyor dipdiri bir kalp benim için

öpeyim o kalbi attığı yerden

de ki istiyorum seni

koynumda içimde yanımda göğsümde

bileyim arzularının arzularıma eş olduğunu

ve öpeyim sabah güneşinin tenine ilk değdiği yerden

de ki adam gel

geleyim dağları tepeleri aşıp

yollar geçip köprüleri yakıp

gireyim kimsenin bilmediği faunamıza

ormanlar denizler göller nehirler ağaçlar gölgeler

yataklar çarşaflar

trenler kompartımanlar

otobüs camları

ve her hayalin ince detayı

faunamızın içinde capcanlı

capcanlı işte dudakların

dudaklarından dökülen sözcükler

capcanlı bir sevda bu

bir kayın ağacı gibi yaşlı ama diri

kimse inanmaz

varsın inanmasın

ve hatta olmasın kimse yamacımızda

de ki adam gel hadi soğumasın kahven

ah geleceğim kadın

öyle bir geleceğim ki

kopacak her şey inceldiği yerinden


Suç ve Ceza

Beni sevmemen papatyanın suçu değil

Senin suçun hiç değil

Geriye bir ben kalıyorum bir de tanrı

Ben ne düşünüp ne yaptıysam 

Biliyordu ve engel olmadıysa 

Bu tanrının suçu, o cezalandırılmalı


18 Ocak 2024 Perşembe

Yanılgı

Kötü olanın

Beni artık sevmediğini düşünmek sanıyordum

Daha kötüsü

Hiç sevmediğini düşünmekmiş

En kötüsü ise 

Sevmediğini bilmek

Mevsim mevsime küs

Kıştan sonra bahar gelmez artık

Gelir sandım yanıldım

Çünkü ben dün gece, faili belli

Soğumuş bir cesede sarıldım

10 Ocak 2024 Çarşamba

Gürz

Gümüşsuyu'nun üstü meydan 

Solumda Alman konsolosluğu

Adı konmamış ihanetlerin yılgın ağırlığı 

Sırtımda keskin bir gürz

Takip ediyor gölgemi ıslak bir kedi

Biz de aynı coğrafyanın 

Birbirinden vize alamamış 

İki mültecisi sayılırız bir nev'i


Kaçılmıyor sırtında taşıdığın acılardan

Bazen kendi açtığın yaralardan

Bazen inançsız bakışların derinliğinden

Yeri ve zamanının hükmü yok

İstisnasız öldüm, her vur-ul-duğum yerden


Yürüyorum Sıraselviler'den Büyük Parmakkapı'ya

Takip ediyor gölgemi ıslak bir kedi

Biz de aynı sokağın 

Aynı yağmuru altında ıslanmış 

İflah olmaz sokak kedileriyiz bir nev'i


Sağımda uçan bir ev 

Yüksek tavanlı dar merdivenli

Giriş holünü geçtim

Solda geniş minderli koltuktayım

Ellerimde solmuş bir buket

Yollarda, merdivenlerde, parkelerde kan izleri

Bulamazsan beni, bu izleri takip et

Kirlenirse ellerin yine ben silerim

Burası seni ilk gördüğüm yer

Muhtemelen bu son olacak

Kar bastırmadan daha fazla

Orada olmanı dilerim

Kaldırıp atamazsam sırtımdaki gürzü

Kan kaybından öleceğim

Ve menekşe kokulu bu çağ son bulacak






O Zaman

Yorganımın ayaklarıma denk düşmediği zaman Açlığın uykuya döndüğü Utancın hin gülüşlerin mengenesinde öldüğü zaman Kitaplığın önündeki solgu...