Çatısından bazen atladığım bazen düştüğüm
Kuş tüyü gibi gökten yere süzüldüğüm
Ama hiç ölmediğim,
Geceleri hep altıma işediğim bu sıvasız ev
Çizmelerinin çamurunu sıyırmadan
Eşikten içeri girmeyen adam
Adamın sırtında içi her zaman dolu bir küfe
Açık alnının iki yanından sicim gibi akan ter
Adamın ayaklarının dibinden iki küçük fındık faresi geçer
Dilinde homur homur duvarlara çarpan bir küfür
Yamru yumru kuş, uyuz, tüysüz bir kedinin ağzında ölür
Bakışlarından hep korktuğum
Bazen kemikli sırtına dokunduğum
Bazen kolunun altına sokulduğum
Ama hiç sarılamadığım elinde hortum tutan bu adam
Şimdi yarı baygın
Hastane aynasından bakıyor gözlerimin içine
Sırtında kurumuş yaralar ve morluklar
...
Çatısından süzüldüm yine bir tüy gibi
Evin onu kalabalık mahşer
Kamelyaya serilmiş halılar örtüler,
Güle oynaya oturur komşular
Gelsin gitsin tabaklar, bardaklar dolsun
Dilimde homur homur içime akan bir küfür
Kuşluk vakti
Kucağımda bana benzeyen bir adam ölür
Helali hoş olsun
Helali hoş olsun