Ölgün bir uykuda
Kilimler üstünde ıslak buğday serili çatısından
Bazen atladığım bazen düştüğüm
Ama hiç ölmediğim,
Naylon serili yer yataklarında
Geceleri hep altıma işediğim bu sıvasız ev
Çizmelerinin çamurunu sıyırmadan
Eşikten içeri girmeyen adam
Adamın elinde jilet gibi bilenmiş balta
Sırtında dolu bir küfe
Açık alnının iki yanından sicim gibi akan ter
Merdiven dibinden iki küçük fındık faresi geçer
Adamın dilinde homur homur duvarlara çarpan bir küfür
Yamru yumru kuş, uyuz, tüysüz bir kedinin ağzında ölür
Bakışlarından hep korktuğum
Bazen kemikli sırtına dokunduğum
Bazen kolunun altına sokulduğum
Elinde hortum tutan bu adam duruyor öylece
Bir düşün tam orta yerinde
...
Harman sonu uyandım
Çarşafsız demirleri sırtıma batan bir koltuk kenarından
Adam bütün halsizliğiyle yatıyor
İki yanında bet sesli öten cihazlar arasında
Acıyla gözlerime düşürüyor gözlerini
Çatlamış kirli bir hastane aynasından
İlkgüz başları yaprak düşürmemiş daha çiçekler
Bahçede mahşeri kalabalık
Kilimler serilmiş taş sedirlerin üstüne
Orta yerde uzanmış bir anıt gibi dört kollu
Dört kollunun etrafında bir acayip ademler
Dualar edilsin yenilsin içilsin amenna
Gelsin gitsin tabaklar, bardaklar dolsun ona da amenna
Helali hoş olsun
Ama tutamıyorum kendimi
Süzülüyor yaşlar acıdan istisna
Dilimde kızgın yağ gibi içime akan bir küfür
Kuşluk vakti bu sıvasız evin önünde
Kucağımda bana benzeyen bir adam ölür
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder