17 Temmuz 2025 Perşembe

Azad

Pişmanlığının ince ince 

Kavurduğu bedeninden sesleniyorsun bana

Duyuyorum

Beni azad et beni azad et

Zamanın iyileştirebileceği bir yara değil bu

Avuçlarında hiç silinmemiş izler

Dilinde yaranı bir mezar gibi kazan şarkı

Ruhunda 

Yalnızlıkla bile sönmeyecek bir yangın var

Sen değil ben senin kölenim gerçeği bu

Sen bana hiç konmamış kelebek

Kabul et

Küle dönecekse yangının

Ben kelebeğin uçuşundan razıyım

Lütfen sen beni azad et 

Sen beni azad et

6 Temmuz 2025 Pazar

İlkgüz'de Ölüm

Ölgün bir uykuda

Kilimler üstünde ıslak buğday serili çatısından

Bazen atladığım bazen düştüğüm

Ama hiç ölmediğim, 

Naylon serili yer yataklarında

Geceleri hep altıma işediğim bu sıvasız ev


Çizmelerinin çamurunu sıyırmadan

Eşikten içeri girmeyen adam

Adamın elinde jilet gibi bilenmiş balta

Sırtında dolu bir küfe 

Açık alnının iki yanından sicim gibi akan ter

Merdiven dibinden iki küçük fındık faresi geçer

Adamın dilinde homur homur duvarlara çarpan bir küfür

Yamru yumru kuş, uyuz, tüysüz bir kedinin ağzında ölür


Bakışlarından hep korktuğum

Bazen kemikli sırtına dokunduğum

Bazen kolunun altına sokulduğum

Elinde hortum tutan bu adam duruyor öylece 

Bir düşün tam orta yerinde

...

Harman sonu uyandım 

Çarşafsız demirleri sırtıma batan bir koltuk kenarından

Adam bütün halsizliğiyle yatıyor 

İki yanında bet sesli öten cihazlar arasında 

Acıyla gözlerime düşürüyor gözlerini

Çatlamış kirli bir hastane aynasından


İlkgüz başları yaprak düşürmemiş daha çiçekler

Bahçede mahşeri kalabalık

Kilimler serilmiş taş sedirlerin üstüne

Orta yerde uzanmış bir anıt gibi dört kollu

Dört kollunun etrafında bir acayip ademler

Dualar edilsin yenilsin içilsin amenna

Gelsin gitsin tabaklar, bardaklar dolsun ona da amenna

Helali hoş olsun

Ama tutamıyorum kendimi

Süzülüyor yaşlar acıdan istisna

Dilimde kızgın yağ gibi içime akan bir küfür

Kuşluk vakti bu sıvasız evin önünde

Kucağımda bana benzeyen bir adam ölür









3 Temmuz 2025 Perşembe

Gördüm

Sana yanlış zamanda bakan gözlerimin 

Ahı altında geçti ömrüm

Gel de kes şimdi

Zamansız konuşan kalbimin dilini

Bir karıncayı incitmeyişini gördüm

Bir çiçeğe evladın

Evladına narin bir gelincik gibi dokunuşunu

Adımlarının nilüfer çiçeği süzülüşünü gördüm 

Haklıyken kaybettiğin amansız savaşlarının ardından

Bir bardak çay ile avunuşunu gördüm

Herkes her şey için debdebe ederken 

Dikensiz gülüşlerini gördüm

Yanlış zamanda edilmiş 

Bir yeminin ağırlığı gibi taşıdım seni

İçimde kanat çırpan kelebeklerin 

Sırf bu yüzden ölüşünü gördüm

Hoşçakalınız

Canını yakmadan kendimin Ölmem gerek  Bir şey bırakamam yarına Çünkü vakitsiz doğmuşum Çünkü ne ben bu çağa aitim Ne bu çağ bana Kısmetin de...