Bak şu karanlık kente
Herkes bir sevişme cinayetinde çığlık çığlığa
İki kablo var önümde biri utanç kırmızı biri ölüm gibi siyah
İçimde, ömrümün orta yerinden geçerken ektiğin çiçeklerin kurumuş kan kokusu
Avuçlarımda seni görememezlikten sebep, bıçak yarası gibi keskin bir ah
Sanıyorum ki herkes böyle bilecek böyle anacak
Sen beyaz sarı ahenginde yemyeşil dallı bir papatya
Bense papatyaya konmuş acemi bir bok böceği
Cesedimi, kaldırımlardan emekli çöpçüler kazıyacak
İki kablo var önümde biri utanç kırmızı biri ölüm gibi siyah
Hangi kabloyu kesersem keseyim
Ah! İçime patlayacak el yapımı saatli bombalar
Dünden istekli kıpır kıpır güleç yüzlü intiharlar
Bir şekilde
Ama mutlaka ikimizden biri eksilecek
Eksilecek birimizin içinden diğeri
Her eksilmede, dilimde kıpkızıl bir süryani şarabı
Bir de sesinin sesime uladığı sarhoş peltekliği dolaşacak
Yüzüm yeni traş olmuşluğun gerginliğinde
Bir kesik atsam ortalık kan gölü olacak
Ben seni nasıl severim sormuşsun,
Söyleyeyim, sarhoşum nasılsa mahzuru yok
Bunu ben bir tasvir sayarım
Sen otobüs durağına boşalmış bir sarhoşun zehirli kusmuğu say
Başka çocukları severken
Babasına sarılan kız çocuğu masumiyeti az biraz
Bir kelebeği kozasına sokma gayreti de denilebilir
Ve kendi soğumuş cesedini yaşatma ümidiyle en çok
Hangi tabirle seversem seveyim seni
Faili meçhul, kim sevdiye gider yüreğim
Bırakırlar mı ipuçlarını öylece sokakta
Yakmışlardır böcek cesetleriyle çoktan
Yakmaları da gerek zaten
Yoksa buz tutacak şehir, nefretin soğukluğundan
İki kablo var önümde biri utanç kırmızı, ölüm siyahı biri
Hangi kabloyu kesersem keseyim
Nafile bütün zırhlar, korunaklar
Elbet eksilecek birimizin içinden diğeri
.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder