Merhaba;
Merhaba, geçmişimin gönül yarası, kaybedişlerimin bıçak izi,
gülüşlerimin gamzesi.
Merhaba, solmuş gülümün yeniden dirilen goncası, ellerimin
hasretle yollarını gözlediği sıcaklık.
Merhaba, on dokuz yaşımın divane eden hasreti, isyanımın karanfil çiçeği, yüreğimin
küllenmeyen közü.
Merhaba, küfrederek çıktığım o taş kaldırımlı bitmek bilmez
ömrümün en huzurlu yokuşu.
Merhaba, bana seni hatırlatan her şeyde içimi kıpır kıpır
eden o saf ve yerinde durmaz duygu.
Merhaba, kah durulan kah coşkun seller gibi coşan ve bir
yerlerinde kelebeklerimi gökyüzüne salıveren Asi Nehrim…
Merhaba, her aklıma düştüğünde koşumundan kopan
yalnızlığımın doru atı,
…
Belki koca bir
mektubu merhabaya ayırmam gerek. Bunca ağır özlemi hangi selam hangi kelam
tarif edebilir ki?
Bunu bir kavuşma sayarsak kelimelerimle ve geçmişimin
olgunlaştırdığı özlemlerimle kocaman sarılıyorum sana. Yaptığımız tercihlerin
sorumluluğunu taşımak bazen üzse de bizi, onca yılımı azala azala olsa da bir
karanlık mahzenin, bir özlem mabedinin içinde sükuta sarılarak geçirmeme vesile
olsan da inan dökülen saçlarımın bir teli kadar kıymet-i harbiyesi yok benim için. Onca acının yoksulluğumun
tek sebebi de tek kıymeti de sensin.
Ne anlatayım bilmiyorum. Daha doğrusu nereden başlasam?
Seninle başlayan yerden mi yoksa gittiğin yerden mi hiç bilmiyorum. Elim beni
nereye götürürse oradan başlayıp yazacağım. Ellerime bırakıyorum kontrolü.
Zihnimin bir hükmü yok…Akacak sanırım ellerim bu mektupta ve sonrakilerde beni sana
getiren o deli nehir gibi. Hep yaptığı gibi…
Sen yokken neler yaptığımı hayatımın özetini anlatmayacağım.
En azından şimdilik. Onları yavaş yavaş diğer mektuplarda yazarım belki.
Bilmiyorum.
Yine senden kalan diyebileceğim bir şey daha buldum. Tam olarak senden kalan sayılmasa da en azından senin varlığının ve
yokluğunun bana yazdırdıkları bunlar.Yokluğunun ardından geçen bir kaç senenin özeti gibi bir şey.
Çok basit gelebilir. Öyleler zaten. Çünkü seni öyle basit sevmiş, öyle basit özlemiş, öyle basit yaşamış, öyle basit yazmıştım. İddiam yoktu sana ve bize dair. Beylik laflarım büyük hedeflerim de yoktu. Sadece sevmek vardı işte küçük sıradan, bir elma kurdunun elmayı sevmesi gibi…
Çok basit gelebilir. Öyleler zaten. Çünkü seni öyle basit sevmiş, öyle basit özlemiş, öyle basit yaşamış, öyle basit yazmıştım. İddiam yoktu sana ve bize dair. Beylik laflarım büyük hedeflerim de yoktu. Sadece sevmek vardı işte küçük sıradan, bir elma kurdunun elmayı sevmesi gibi…
Bunca yılı anlatmaya bunlar ile başlamanın daha doğru
olacağını düşünüyorum.
Şimdilik diyeceklerim bunlar.
Yıllar sonra bizi bir akıntı içerisinde yeniden
karşılaştırdığı ve yıllar önce bir restoran da bana aşkın varlığına inandıran o
hatırayı yeniden hatırlattığı için nehire, beni merak ettiğin ve
daha bir çok şey için sana teşekkürler…
Sevgimle ve özlemle hep…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder