13 Haziran 2023 Salı

Karahindiba

güneşi yolcu ediyoruz

eskimiş bir bankın üzerinde

gövdesini azcık sıksam kırılacak

saçılmaya hazır tohumlarıyla

elimde bir karahindiba çiçeği

güneş birazdan gözlerinde soğuyacak


ben sana günahlarımı anlatıyorum

sen kör bıçağını bana biliyorsun

konuştukça kargalar konuyor çiçeklerime

her kelimede çözülüyor prangası dilinin

ben tam orta yerinden vuruluyorum

sınırını aştığım bu deli sevgimin 


birbirimizi yolcu eder gibi yolcu ediyoruz güneşi

ayaklarımızın ucundan geçmiş günlerimiz gibi

karınca dizisi geçip gitmekte

avuçlarında kırılmış ve üflenmiş  

bir karahindiba çiçeği 

ölmekte ve yeniden ölmeye yeşermekte





Üfle Kızım

Üfle kızım

Üfle ki uçsun zaman zaman etrafında dönmeye başlayacak karabulutlar

Üfle ki içine çökecek karabasanlar çıksın gitsin

Üfle kızım

Üfle ki kalbinde her zaman taptaze nefesler, yeni umutlar ve masum gülüşler için yer açılsın

Üfle kızım üfle

Bir meltem naifliğinde, bir fırtına şiddetinde bazen, her yeni yaşında ferahlık gelsin

İyi ki doğdun kızım

İyi ki bahçemizde filizlendin rengarenk

Kendin gibi çiçek bir ömrün olsun

Yüzün hep güle değsin

Morg Çekmecesinde Felsefe

Nasıl kovulduk bak durup dururken

Ölümümüzü konuşanların kulak misafirliğinden

Oysa ben yakışıklı bir kadavraydım

Elleri ince ayakları düztaban

Sen gülüşü kaskatı kesilmiş bir merhume

Meydanlardan özenle seçilmiş bir kurban

Kim bilir ne çok arkadaşımız var

Diğer çekmecelerde sessizce bağıran


Oysa ne çok konuşurduk buralara gelmeden 

Bir biyolog edasıyla fotosentezi de

Annenin madalyası tezgah üstündeki sarı bezi de.

Susmazdık hiç, bilirdik susarsak öleceğimizi de











Kör Beyazı



biter mi sözcükler...
ya anlatmak istedikleri sözcüklerin...
herşey buz gibiyken...
bir sıcak kahveye, bir pencere önüne bu kadar özlem duyarken...
kar artarken gitgide
özlemin gibi
bembeyaz...
karın altındaki çamur gibi yokluğun
kapkara iken
biter mi sözcükler
dudaklarımdan çıkan nefesin dumanı
ayaklarımın ıslaklığı
ruhumun kupkuruluğu
biter mi
sen bunca kaçarken
ve susarken
kar gibi sessizken
ben bu karın
ve bu sessizliğin altında umutsuzca gömülürken
kör ediyor bu beyazlık beni.

10.01.2016

Ne Hoş

Güneşe doğru uzatıp ayaklarımızı

Bir günahın içinden gülüyoruz kahkahalarla

Ne hoş yangınında yanmak

Dudağında sönmek ve yeniden yanmak

Göğsünün ucundan bir kibrit alevi ile

Biz sevişirken kendi yatağımızda

Nehir akıyor kendi yatağında 

Çiçekler eziliyor altımızda sarı beyaz mor çiçekler

Kuşlar izliyor bizi utanarak

Bir çığlığın içinden yükseliyoruz göğe

Özlem eziliyor kollarımızın arasında un ufak

Nefesin genişleyerek yayılıyor yüzüme

Bir de heyecanımın amansız çarpıntıları

Bir günahın tam ortasından geçiyoruz ikimizde

Ne hoş bir buz kütlesi gibi eriyip eriyip akan nehire karışmak

Bir şelaleden umarsızca düşmek ümidiyle

O Zaman

Yorganımın ayaklarıma denk düşmediği zaman Açlığın uykuya döndüğü Utancın hin gülüşlerin mengenesinde öldüğü zaman Kitaplığın önündeki solgu...