Bembeyaz masumluğunu gösterircesine bembeyaz karlar altında
geldin dünyamıza.
Sabahın erken saatleriydi gelişin. “Haydi kalkın, ben
geliyorum aranıza ve çok şey var yapacak dünyayı güzelleştirmek adına” der
gibiydin…
Sancısızdın olabildiğince, naifliğin ve insanları kırmamaya
özen göstereceğinin ilk işaretiydi annenin canını acıtmadan kolayca kucağımıza verilişin.
Heyecanlıydık. Ben daha sakindim, daha dik daha heyecansız
gibi. Öyle görünmeye çalışıyordum yahut. Hayat bize her duruma alışıkmış gibi
davranmayı öğretmemiş miydi zaten? İşte böylesine kutsal ve heyecan verici bir
durumda da dik ve sakin olmalıydım…
Oğlum… Çınar Kemal’im… Devrime geleceksin demiştim sana…
Hayat daha zor olacak ama güzel şeylerin habercisi gibi geleceksin demiştim.
İşte daha da artmaya başladı devrimin sancıları yeni bir doğum sancısı gibi…
Sokaklar şimdi daha bir tehlikeli lakin daha bir korkusuzuz bizlerde.
Cesaretimiz seninle birlikte, Ali İsmaillerden,
Abdocanlardan, Ethemlerden, Ahmetlerden koptu geldi ve senin daha doğumhane
kapısında kaşlarını çatıp sıktığın yumruğunla geldi yerleşti yüreğimize…
Bize cesaret verdin oğlum. Bize umut verdin.
40 gün oldu bugün aramıza katılalı. Ve 40 gündür evimizde
bir tatlı telaş, değişik bir umut var…
Şaşkınız hala…
Senin 40 güne
sığdırılması mümkün olmayan tepkilerine, yanı başımızda çıkardığın o garip
seslere, gizli gülüşlerine, ayağa kalkacakmış, hemen sokaklara dökülecekmiş
gibi gayretli hareketlerine alışmaya çalışıyoruz…
Senin varlığından önce her sokağa çıktığımda, yumruğumu her
kaldırdığımda, gırtlağım yırtılırcasına her bağırdığımda içimin bir yerlerine
çöreklenmiş iğnesini batırırdı umutsuzluğum ve kursağımda bırakırdı
heyecanımı…
Her sokaktan dönüşümde buruk
olurdum. Çünkü dönmemem gerektiğini düşünürdüm… dönüyorsam sokaktan eve devrim
yoktur, ve (a)normale geri dönmüştür her şey… Yine devam ediyordur bir yerlerde
ölümler, tacizler, tecavüzler, yoksulluklar, ezilmeler, kölelikler…
Lakin senin geleceğin haberinle nasıl güçlendi omuzlarım,
nasıl dikleşti başım, nasıl coştu yüreğim…
Şimdi geldin oğlum…
Kucağımdan omzuma çıkmak için
debeleniyorsun bayrağı daha da yukarıya taşımak ister gibi… Sesini daha gür
çıkarmak ister gibi başını dik tutmaya çalışıyorsun…
Şimdi geldin işte oğlum…
Mustafa Kemal
görüyorum önce, Kubilay görüyorum, bir ülkenin doğum sancılarının
içinde…
Sonra Deniz Gezmiş ve yoldaşlarını görüyorum ihanete karşı dimdik ve
onurlu bir koşu içinde…
Erdal abini görüyorum 17 sinde ölümden korkmayan
gözlerle kendini idam edenlere bakışını…
Ve daha demincek, yıllar geçse de demincek gezide bu ülkenin
onurunu dimdik ayakta tutmaya çalışırken vurulan ağabeylerini görüyorum daha
doğumhane kapısından sıktığın yumruğunda ve çattığın kaşlarında…
Sana her baktığımda geleceği görüyorum oğlum. Yeniden kanlı
ve pis bir doğumun ardından kirletilmemiş bir tertemiz bir ülke görüyorum.
Başkasının acısıyla canı yanan, bu acıya ses çıkaran ve
acıtanlara hesap soran insanları görüyorum…
Gülen kadınlar türkü söyleyen
kadınlar görüyorum oğul… En önünde safların… Çocuklar görüyorum ışıl ışıl yürüyen…
Ellerinde kitaplar, ellerinde cetveller, ellerinde fırçalar. Yeniden çizmek ve
boyamak için bu güzel ülkeyi…
İnsanlar görüyorum oğul birbirinin elini tutmuş ayrışmadan,
bölünmeden ileriye bakan ve iki lokma ekmeğini bölüşen, düşeni kaldıran…
Oğlum Çınar Kemal’im… Çınar koyduk adının önüne… Çınar gibi
olsun ışığının kökü, ömrün çınar gibi uzun olsun istedik… İnsanlara gölge ol,
yol gösteren ol, nefes ver, huzur ver, sakinlik ver istedik… Sonra Kemal dedik
sana… Büyük önderin adını koyduk. Onun gibi kemal, onun gibi aydın, onun gibi
bağımsızlığına düşkün ol diye… Kemal
dedik.. Herkes Mustafa olurken sen kemal ol istedik. Ufkun açık olsun,
haksızlıklara, hukuksuzluklara, sömürüye karşı hukukla, bilimle, olgunluğun ve
azminle dimdik dur istedik…
Oğlum Çınar Kemal’im…
İsminle yaşa oğlum…
Hayatı ve insanları güzelleştirmek için vereceğin emeğinle,
yoksullara, emekçilere, kadınlara çocuklara, yaşlılara, mazlumlara gereceğin
kolun kanadınla, insan kalmak ve diğerlerini de insan kılmak adına dökeceğin
alın terinle yaşa oğlum…
Yaşa oğlum… Dimdik omuzların, onurun, şerefin ve devrimci
gülüşlerinle yaşa oğlum…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder