Senin
geleceğin haberinle eksik kalan yanlarını tamamladı yaşantımız. Çok sevindik
bir ara gidecekmişsin gibi yapsan da. Ve seni koyduk yaşantımızın merkezine tüm
saflığın ve kirlenmemişliğinle.
Öyle
bir zaman seçtin ki, işaret gibiydi gelişin devrime giden yolda...
Bu
ülke silkeleniyor oğlum. Yıllardır baskı ve zulme karşı susanlar bir kez daha
büyük kurtuluş savaşına hazırlanır gibi ayağa kalkıyor. Ses çıkarıyor emperyalizme,
diktaya, rejime, yalancılığa, hoyratlığa, faşizme. Korkunun imparatorluğunu
yıkıyor insan olanlar ağır ağır...
Dilerim
ki aydınlık ve barış içinde bir ülkeye doğasın...
Sanadır
bütün bu devrim oğlum... Bunca şiddete, küfre, ihanete katlanış sanadır. Bizi
insanlıktan çıkarıp dünyayı ve üzerindeki her şeyi yok oluşa sürükleyenlere
inat meydanları sahiplenişim sanadır.
Duymuyorsun
beni, görmüyorsun. Lakin yuvanda verdiğin her tepki, bizi öylesine güçlü ve
inatçı kılıyor ki, bütün savaşlarımı sana güzel ve yaşanılası bir dünya kurmak
ümidiyle veriyorum kötülere karşı...
Sanadır
bu devrim oğlum... En saf halinle geldiğin dünyayı en saf haline geri döndürme
gayretidir. Sevgiyi, ümidi, barışı, hoşgörüyü, iyi olan her şeyi yeniden
dünyaya egemen kılma gayretidir...
Öğreneceksin.
Kötüyü, iyiyi, güzeli ve çirkini. Lakin doğruyu ve yanlışı sen ayırt edeceksin.
Onu öğretmiyorlar oğlum... Sen çözeceksin ve diyeceksin benim doğrum budur ve
insan olmaktan iyiden, güzelden beslenir benim doğrum diyeceksin. Yarin
yanağından gayri her şeyi paylaşmayı, komşun açken tok yatmamayı, ülkenin ve
dünyanın bir ucunda zulüm gören birinin acısını gördüğünde acısını paylaşmayı
öğreneceksin... Paylaşmıyorsam ve acımıyorsa yüreğim bir yerlerde bir çocuk
ağladığında, bir anne haykırdığında ben yanlıştayım diye aynaya bakmayı ve
gözlerindeki ışığı yeniden insan kılmayı bileceksin...
Her
gün daha kötüye giden bu evreni, daha güzel kılma gayreti içinde olanların
safında tuğla taşıyor ol, oğlum...
Hak,
hukuk, eşitlik, adalet, vicdan, hoşgörü, iyi niyet, samimiyet, umut ve barış
tut içinde oğlum...
Sanadır
bu devrim oğlum...
16
yaşımda öğrendim yanlışın yanlış olduğunu söylemem gerektiğini... 16 yaşımda
öğrendim insanın acıyla olgunlaştığını, gerçekle büyüdüğünü, sevgiyle insan
kaldığını. Öğreteceğim sana da dik durmanın, onurun, şerefin, insan olmanın
erdeminin vazgeçilmez olduğunu...
Renkleri
de öğreneceksin oğlum... Toplumun maviyi erkek, pembeyi kız olarak
belirlediğini göreceksin. Fakat sen renklerin cinsi olmadığını ve her rengin
aynı güzellikte saygıya layık olduğunu bil oğlum...
Düşünmeyi
öğreneceksin oğlum... Sorgulamayı... Sana verilen her şeyi ama her şeyi
sorgulamayı öğreneceksin... Her bilginin, her olgunun, her kavramın sana
sunulduğu şekliyle kabul etmemeyi öğreneceksin...
Şimdi
bizi duymuyorsun, görmüyorsun ... Lakin biz senin verdiğin her yaşamsal tepki
de Tanrının mucizesine, içimizde ümit pınarları coşarcasına sevgi ile
dokunuyoruz...
Gücümüze
güç, umudumuza umut, sevincimize sevinç katıyorsun daha gelmeden varlığınla.
Yaklaştıkça
gelişin daha bir gerçekçi geliyor üstat Nazım'ın dizeleri... “O duvar,
duvarlarınız, Vız gelir bize vız...” dizelerinin ardına seni ekliyorum
yavrum... Yıkacağız diyorum bir kişi daha fazlayız diyorum...
Devrim
aşktır oğlum... İnsana duyulan aşktır, yare, oğula, kıza, anaya, babaya,
doğaya, doğruya, hakka, hukuka, adalete
duyulan aşktır... Senin gelişin yaklaştıkça işte büyüyor aşkımız...
Yaklaştıkça
dünyaya masum bir merhaba deyişin, yaklaşıyor devrim... Senin getirdiğin umutla
birlikte saflarımıza katılanlarda çoğalıyor... Büyüyor devrim aşkı, büyüyor
sevgi...
Oğlum...
Baharı müjdeler gibi müjdeledi Tanrı bize seni... Ve sen aşkı müjdeler gibi
müjdeledin bize devrimi...
Sevgimiz,
umudumuz, hoşgörümüz, ışığımız ve direncimiz bol...
Gel
oğlum...
Gel
ki annenle aşkımızı büyüttüğün gibi, dünyaya tıpkı Mustafa Kemal gibi bir kere
daha müjdele devrimi ve aşkı...
Memocan,
Abdocan, Ethem, Ali İsmail ve diğerleri… Varlığınız oğlumun her bir hücresinde
yeniden can bularak büyüyecek ve devam edecek faşizme karşı o dimdik durmaya…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder