1 Mart 2017 Çarşamba

Hoş gelesin oğlum

Senin geleceğin haberinle eksik kalan yanlarını tamamladı yaşantımız. Çok sevindik bir ara gidecekmişsin gibi yapsan da. Ve seni koyduk yaşantımızın merkezine tüm saflığın ve kirlenmemişliğinle.

Öyle bir zaman seçtin ki, işaret gibiydi gelişin devrime giden yolda...

Bu ülke silkeleniyor oğlum. Yıllardır baskı ve zulme karşı susanlar bir kez daha büyük kurtuluş savaşına hazırlanır gibi ayağa kalkıyor. Ses çıkarıyor emperyalizme, diktaya, rejime, yalancılığa, hoyratlığa, faşizme. Korkunun imparatorluğunu yıkıyor insan olanlar ağır ağır...

Dilerim ki aydınlık ve barış içinde bir ülkeye doğasın...

Sanadır bütün bu devrim oğlum... Bunca şiddete, küfre, ihanete katlanış sanadır. Bizi insanlıktan çıkarıp dünyayı ve üzerindeki her şeyi yok oluşa sürükleyenlere inat meydanları sahiplenişim sanadır.

Duymuyorsun beni, görmüyorsun. Lakin yuvanda verdiğin her tepki, bizi öylesine güçlü ve inatçı kılıyor ki, bütün savaşlarımı sana güzel ve yaşanılası bir dünya kurmak ümidiyle veriyorum kötülere karşı...

Sanadır bu devrim oğlum... En saf halinle geldiğin dünyayı en saf haline geri döndürme gayretidir. Sevgiyi, ümidi, barışı, hoşgörüyü, iyi olan her şeyi yeniden dünyaya egemen kılma gayretidir...

Öğreneceksin. Kötüyü, iyiyi, güzeli ve çirkini. Lakin doğruyu ve yanlışı sen ayırt edeceksin. Onu öğretmiyorlar oğlum... Sen çözeceksin ve diyeceksin benim doğrum budur ve insan olmaktan iyiden, güzelden beslenir benim doğrum diyeceksin. Yarin yanağından gayri her şeyi paylaşmayı, komşun açken tok yatmamayı, ülkenin ve dünyanın bir ucunda zulüm gören birinin acısını gördüğünde acısını paylaşmayı öğreneceksin... Paylaşmıyorsam ve acımıyorsa yüreğim bir yerlerde bir çocuk ağladığında, bir anne haykırdığında ben yanlıştayım diye aynaya bakmayı ve gözlerindeki ışığı yeniden insan kılmayı bileceksin...

Her gün daha kötüye giden bu evreni, daha güzel kılma gayreti içinde olanların safında tuğla taşıyor ol, oğlum...

Hak, hukuk, eşitlik, adalet, vicdan, hoşgörü, iyi niyet, samimiyet, umut ve barış tut içinde oğlum...

Sanadır bu devrim oğlum...

16 yaşımda öğrendim yanlışın yanlış olduğunu söylemem gerektiğini... 16 yaşımda öğrendim insanın acıyla olgunlaştığını, gerçekle büyüdüğünü, sevgiyle insan kaldığını. Öğreteceğim sana da dik durmanın, onurun, şerefin, insan olmanın erdeminin vazgeçilmez olduğunu...

Renkleri de öğreneceksin oğlum... Toplumun maviyi erkek, pembeyi kız olarak belirlediğini göreceksin. Fakat sen renklerin cinsi olmadığını ve her rengin aynı güzellikte saygıya layık olduğunu bil oğlum...

Düşünmeyi öğreneceksin oğlum... Sorgulamayı... Sana verilen her şeyi ama her şeyi sorgulamayı öğreneceksin... Her bilginin, her olgunun, her kavramın sana sunulduğu şekliyle kabul etmemeyi öğreneceksin...

Şimdi bizi duymuyorsun, görmüyorsun ... Lakin biz senin verdiğin her yaşamsal tepki de Tanrının mucizesine, içimizde ümit pınarları coşarcasına sevgi ile dokunuyoruz...

Gücümüze güç, umudumuza umut, sevincimize sevinç katıyorsun daha gelmeden varlığınla.
Yaklaştıkça gelişin daha bir gerçekçi geliyor üstat Nazım'ın dizeleri... “O duvar, duvarlarınız, Vız gelir bize vız...” dizelerinin ardına seni ekliyorum yavrum... Yıkacağız diyorum bir kişi daha fazlayız diyorum...

Devrim aşktır oğlum... İnsana duyulan aşktır, yare, oğula, kıza, anaya, babaya, doğaya, doğruya, hakka, hukuka, adalete  duyulan aşktır... Senin gelişin yaklaştıkça işte büyüyor aşkımız...

Yaklaştıkça dünyaya masum bir merhaba deyişin, yaklaşıyor devrim... Senin getirdiğin umutla birlikte saflarımıza katılanlarda çoğalıyor... Büyüyor devrim aşkı, büyüyor sevgi...

Oğlum... Baharı müjdeler gibi müjdeledi Tanrı bize seni... Ve sen aşkı müjdeler gibi müjdeledin bize devrimi...
Sevgimiz, umudumuz, hoşgörümüz, ışığımız ve direncimiz bol...

Gel oğlum...
Gel ki annenle aşkımızı büyüttüğün gibi, dünyaya tıpkı Mustafa Kemal gibi bir kere daha müjdele devrimi ve aşkı...



Memocan, Abdocan, Ethem, Ali İsmail ve diğerleri… Varlığınız oğlumun her bir hücresinde yeniden can bularak büyüyecek ve devam edecek faşizme karşı o dimdik durmaya… 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

O Zaman

Yorganımın ayaklarıma denk düşmediği zaman Açlığın uykuya döndüğü Utancın hin gülüşlerin mengenesinde öldüğü zaman Kitaplığın önündeki solgu...