Dilimdeki kelimeler kırıldı. Sana anlatabileceğim anılarım yok
artık. Kış aldı elimden son umut parçacıklarını aşka dair.
Hem artık sen penceremden de vurmuyorsun yüzüme, güneşle birlikte
hafifçe. Zaten güneşte kaçıyor ya ne zamandır benden. Karnım da acıkmıyor.
Üstüne üstlük üşümüyorum da. Gölgem ısıtıyor ellerimi. Yağmursa gözlerime kaçan
damlalarıyla doyuruyor beni.
Şimdi sadece topacımı ve meleklerimi özlüyorum. Çocuktum o zamanlar. Tanrıdan
gizli gelirlerdi yanıma. Saatlerce topaç çevirirdik yaşamın dışında düzlük bir
arazide. Kış yoktu o zamanlar. Sen de. Aşkım topacım ve meleklerimden ibaretti.
Tanrının sesini duyduğumda ağlardım. Meleklerim tekrar geleceğiz der gibi
bakmazlardı her seferinde. Çünkü onlarda sezerlerdi yaşamın zamanla beni içine
çekeceğini ve artık topaç oynayamayacağımızı.
Yağmur doyuruyor beni gözlerime kaçan damlalarıyla ve gölgeme
tutuyorum ellerimi ısınsınlar diye.
Dilimdeki kelimeler kırılırken, sen de yaşama benziyorsun,
gözlerimin içine bencilce bakışlar atarak.
Büyüdüm.
En büyük ihanetimi meleklerime yaptım. Seninleyken onları unuttum egomu tatmin etmek için. Nereden
bilebilirdim senin de yaşama benzeyip topaçlarımı bir kenara atacağını.
Al işte. Büyüdüm.
Gözyaşlarım da akmıyor. Göz pınarlarımı kurutmuş
yaşam. Ağzım kupkuru, ellerim dilim tüm bedenim. Çiçeklerim darıldı açmıyorlar
yapraklarıyla birlikte dertlerini sonsuz bir huşu içinde. Oturup şöyle doyasıya
da konuşamıyoruz.
Ben büyüdüm. Sen gittin.
Şimdi her şey düşmanmış gibi. Çiçeklerim kuşlarım
mektuplarım duvardaki resimlerim bile bir başka bakıyorlar bana.
Meleklerim mi? Bu saatten sonra gelmezler. Gelmeyecekler biliyorum. Çünkü ben
artık çocuk değilim. Yaşamın ta kendisi var yanı başımda elinde keskin
zamanlarıyla. Yaşamın dışındaki o düzlük arazide de kaybolan çocukluğumun
üzerine dikilmiş apartmanlar.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder